Ceza Genel Kurulu KararlarıCeza HukukuHUKUKYargıtay Kararları

Yerel Mahkeme Hükmüne Karşı Açılmış Bir Temyiz Davası Bulunmaması ve Kararın Resen de Temyize Tâbi Olmaması Nedeniyle Dosyanın İncelenmeksizin Mahalline İadesine Karar Verilmesi Gerektiğine dair Ceza Genel Kurulu Kararı

T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu         

Esas No.         : 2015/12
Karar No.      : 2016/29


“İçtihat Metni”

Mahkemesi : … Anadolu 1. Çocuk
Taksirle yaralama suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde sanığın beraatına ilişkin, … Çocuk Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı hükmün şikâyetçi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;

“Şikâyetçi olduğunu belirtmesine rağmen katılma hakkı hatırlatılmayan mağdurun, CMK’nun 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören sıfatı ile temyiz hakkı olduğu kabul edilip davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;
TCK’nun 89. maddesinin birinci fıkrasındaki ‘taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır’ biçimindeki hüküm karşısında, katılanın olaydan hemen sonra hastane acil servisine götürüldüğü, yapılan muayenesinde bilincinin açık, genel durumunun iyi olduğu, tıbbi müdahale gerektiren patolojik bulgu tarif edilmediği anlaşılmakta ise de, aşamalarda olay sebebiyle yaralandığına ilişkin değişmeyen ifadeleri ve dosya kapsamına göre olay nedeniyle vücuduna acı verecek şekilde etkilendiğinde tereddüt bulunmadığı, sanığın aracıyla seyrederken kavşağa geldiğinde sola dönmek için manevra yapan katılanın içinde bulunduğu araca kavşağa yaklaşırken süratini ayarlanmadığından dolayı çarparak üzerine atılı taksirle bir kişinin yaralanmasına neden olma suçunu işlemiş bulunduğu halde, mahkemece cezalandırılması yerine yazılı şekilde beraat hükmü kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise … gün ve … sayı ile;
“Dosya kapsamına göre, müştekide tıbbi müdahaleyi gerektiren patolojik bulgu tarif edilmediği, müştekinin beyanı dışında sanığın cezalandırılmasını gerektirir, yeterli inandırıcı delil bulunmadığı gibi, suçun maddi unsurları bakımından da oluşmadığı” şeklindeki gerekçe ile önceki hükmünde direnerek, sanığın unsurları oluşmayan suçtan beraatına ve dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermiştir.

Resen temyize tâbi olmayan direnme hükmünün şikâyetçi, sanık veya müdafii ya da Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmemiş olmasına karşın, yerel mahkemece dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.12.2014 gün, 398419 sayı ve bozma istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığın taksirle yaralama eyleminin sabit olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, öncelikle Cumhuriyet savcısı, katılan ve sanık tarafından temyiz edilmeyen yerel mahkeme hükmünün Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;
Özel Dairece ilk hükmün bozulmasından sonra mahkeme tarafından sanığa duruşma gün ve saatini bildirir bozma ilamı ekli çağrı kâğıdı gönderildiği ancak sanığın tüm aramalara rağmen bulunamadığı, katılanın bozmaya karşı beyanının alınması amacıyla yazılan talimatın da bila ikmal iade edildiği, aleyhe bozmaya karşı sanığın savunmaları ve katılanın beyanları alınmadan ilk hükümde direnildiği, gerekçeli kararın katılan ile sanığa tebliğ edildiği, kararın Cumhuriyet savcısı, şikâyetçi ya da sanık tarafından temyiz edilmemesine rağmen, dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.

Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, kanuna ve usulüne uygun bir temyiz davası açılmış bulunmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.

Bunlardan ilki süre şartıdır. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.

Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart istektir. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “davasız yargılama olmaz” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılamaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin birinci fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiştir. Ancak onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda süre ve istek şartına uygun olarak bir temyiz davası açılmamış ise, mahalli mahkeme hükmünün Yargıtay’ca resen incelenmesi mümkün değildir. Direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.

Öte yandan, resen temyize tâbi bulunmamasına rağmen yerel mahkemece, şikâyetçi, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen direnme hükmünün yasa yolu bildiriminde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi karşısında, kanuna ve usulüne uygun bir kanun yolu bildirimi bulunup bulunmadığı ve tarafların müracaat edilecek kanun yolu konusunda yanıltılıp yanıltılmadıkları hususu üzerinde de durulmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi uyarınca;
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içerisinde hükmü veren mahkemeye verilecek dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla olacağı, bu takdirde beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, karar ve hükümlerde başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru süresi ve yönteminin hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ve açıkça gösterilmesi gerektiği düzenlemelerine yer verilmiş olup, anılan hükümlere aykırılık, aynı kanunun 40. maddesi gereğince “eski hale getirme nedeni” oluşturacaktır. Bu bildirimdeki temel amaç, süjelerin başvuru haklarını etkin bir şekilde kullanmalarının sağlanması ve kanun yolu bildirimindeki eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Burada dikkat edilecek ya da eski hale getirme nedeni oluşturacak husus eksik veya hatalı bildirim nedeniyle hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.

CMK’nun 264. maddesinde de, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda, kanun yolu, süresi veya mercide hatanın, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu durumda başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili bulunan mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda yerel mahkemece, hükmün resen temyize tâbi bulunmamasına rağmen şikâyetçi, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen hükmün kanun yolu bildiriminde dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi karşısında, kanun yolu bildirimindeki tarafları hataya düşürecek eksiklik giderilerek, gerekçeli kararın kanuna uygun bir kanun yolu bildirimini içerir şekilde taraflara tebliği ve hükmün temyiz edilmesi durumunda da dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Özel Dairece hükmün bozulmasından sonra yerel mahkemece sanığın duruşma gün ve saatini bildirir bozma ilamı ekli davetiye ile çağrıldığı, şikâyetçinin beyanının alınması için yazılan talimatın bila ikmal iade edildiği, bunun üzerine sanığın ve katılanın yokluğunda önceki hükümde direnildiği anlaşılmıştır. Kendiliğinden temyize tâbi olmayan direnme kararı Cumhuriyet savcısı, sanık ya da katılan tarafından da temyiz edilmemiştir.

Bu itibarla, yerel mahkeme hükmüne karşı açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kararın resen de temyize tâbi olmaması nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
… Anadolu 1. Çocuk Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararına ilişkin dosyanın, açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve hükmün resen de temyize tâbi olmaması nedeniyle incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Bir Cevap Yazın