Sigorta ve Tazminat Hukuku

Trafik Kazası Neticesinde Kazanç Kaybının İspatı hk. Yargıtay 4. HD.

T.C.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi         

Esas No. : 2020/592
Karar No. : 2020/3857


“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı-karşı davalı … Turizm Seyahat ve Otobüs İşletmeciliği Tic. Ltd. Şti. vekili Avukat … Özdamar Akdoğan tarafından, davalılar … ve …Nakliyat İnş. Taah. Tur. ve Tic. AŞ aleyhine 27/04/2011 gününde davalı-karşı davacı …Nakliyat İnş. Taah. Tur. ve Tic. AŞ vekili Avukat … tarafından 11/05/2011 gününde verilen dilekçe ile trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne; karşı dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 21/12/2017 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili Avukat … tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü. Dava, trafik kazası sebebiyle araçta oluşan hasar ve kazanç kaybına ilişkindir. Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne; karşı dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı- karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı-karşı davalı vekili, davacı şirkete ait ve dava dışı …’ın yönetimindeki araçla, davalı-karşı davacı …Nakliyat şirketi adına kayıtlı ve davalı … tarafından sevk ve idare edilen aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle davacı şirkete ait araçta 28.756,47 TL hasar meydana geldiğini, hasar bedelinin 17.500,00 TL’sinin sigorta poliçesi kapsamında karşılandığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 11.256,47 TL bakiye hasar bedeli ile ve 5.000,00 TL kazanç kaybının kaza tarihinden itiberen işleyecek temerrüt faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalılar vekili, kazada davalı sürücü …’in kusurunun bulunmadığını, davacının araç hasarı ve kazanç kaybı taleplerinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş; kazada davacı-karşı davalıların kusurlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 2.750 TL değer kaybı ile 6.000 TL kazanç kaybının kaza tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle davacı-karşı davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalı-karşı davacı şirkete verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, karşı davanın reddine; asıl davanın kısmen kabulü ile 10.148,00 TL’nin kaza tarihinden, 33.370,96 TL’nin 11/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair verilen hükmün davalılarca temyizi üzerine; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 18/04/2016 tarihli 2015/17177 esas 2016/4901 karar sayılı ilamı ile davalıların karşı davaya ilişkin temyiz taleplerinin reddine; asıl davaya ilişkin temyiz talepleri yönünden; “mahkemece, kazaya karışan davacı otobüsünün, makul tamir süresi olan 23 günlük süredeki kazanç kaybı hesabında esas alınacak maliyet bedellerinin, davacının ticari defter ve kayıtları ile muhasebe kayıtları incelenmek suretiyle net olarak saptanması, belirlenen bu maliyet bedelinin 23 günlük sürede aracın elde edeceği gelir olarak saptanan bedelden düşülmesi suretiyle, davacının talep edebileceği net kazanç kaybı hesabı yapılması konularında, konusunda uzman bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek davacı şirketin ticari defter ve belgeleri incelenmek sureti ile kazanç kaybının hesaplanması için bilirkişi görevlendirilmiş; ancak davacı şirket defter ve belgeleri kesin süre içinde sunmadığından buna ilişkin delillerden vazgeçtiği gerekçesi ile davacının kâr kaybı talebinin reddine; davacının hasar bedeli talebi ve davalı şirketin açtığı karşı dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; karar, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla birlikte gereğinin tam olarak yapılmadığı anlaşılmaktadır. Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 42. maddesi (6098 sayılı TBK m. 50) hükmüne göre: “Zararı ispat etmek müddeiye düşer, zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder.” hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı şirkete ait aracın tamir süresi boyunca kullanılamadığı ve kâr mahrumiyetine uğranıldığı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Ancak mahrum kalınan kâr tam olarak belirlenememiştir. Şu durumda mahkemece, olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 42. maddesi uyarınca tazminat miktarı hakkaniyete göre belirlenerek sonuca gidilmesi gerekirken bu hususun gözetilmemiş olması doğru değildir.

SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 11/11/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

Bir Cevap Yazın