Ceza Genel Kurulu KararlarıCeza HukukuHUKUKYargıtay Kararları

Bilirkişiye Teknik Konuların Sorulacağı, Kusur durumu Hukuki Konu Olup Hakime Ait Olcağına dair Ceza Genel Kurulu Kararı

T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu         

Esas No.         : 2015/1149
Karar no.       : 2016/182

Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza

Taksirle iki kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık …’ın TCK’nun 85/2, 62/1 ve 53/6. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 1 yıl süre ile iş yeri sorumlu müdürlüğü görevi icrasının yasaklanmasına ilişkin, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 08.11.2013 gün ve 234-498 sayılı hükmün sanık müdafii ve bir kısım katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 11.06.2015 gün ve 20745-10463 sayı ile TCK’nun 53/6. maddesinin uygulanmasına dair bölümün çıkarılması suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.02.2015 gün ve 73998 sayı ile;
“Temel cezanın belirlenmesine ilişkin olarak TCK’nun 61/1-f maddesinde taksire dayalı kusurun yoğunluğunun dikkate alınacağı belirtilmiş, TCK’nun 22/4 maddesinde ise taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir hükmüne yer verilmiştir, dolayısıyla sanığın tali veya asli kusurlu olması temel cezanın belirlenmesinde en önemli kıstas olmaktadır, öncelikle mahkemece sanık hakkındaki bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği, zira soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre tali kusurlu, mahkeme aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre ise asli kusurlu sayılmıştır… Mahkemece sanık hakkındaki bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile verilen hükmün onanmasına dair Daire kararının hükümlü lehine bozulması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Dairenin düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Daire tarafından 15.10.2015 gün ve 14058-15403 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taksirle iki kişinin ölümüne neden olma suçundan sanığın kusur durumuna ilişkin bilirkişi raporları arasında çelişki bulunup bulunmadığı ve varsa çelişkinin giderilmesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın inşaat mühendisi olup olayın meydana geldiği inşaatın proje müdürlüğünü yaptığı, ölen …’ün 46 yaşında, ortaokul mezunu olduğu, 10.06.2006 tarihinde iş makinesi operatörlüğü belgesi aldığı, Sosyal Güvenlik Kurumunda 01.12.2011 tarihinde kule vinç operatörü olarak işe başlayışının yaptırıldığı, kule vincin satın alındığı şirket tarafından 12.12.2007-26.12.2007 tarihleri arasında kule vinç montaj, demontaj, teleskopaj işlemleri eğitimi verildiğine dair eğitim belgesi bulunduğu, ölen …’ın ise 23 yaşında olup B-G sınıfı sürücü belgesine sahip olduğu, Sosyal Güvenlik Kurumunda 01.12.2011 tarihinde kule vinç operatörü olarak işe başlayışının yaptırıldığı, olay tarihinde …’ın vinç operatörü olarak tanıklar …, … ve … ile birlikte ölen …’ün sorumluluğunda kule vincin yükseltme işlemi yapılırken vincin gövde elemanının teleskop kafesindeki raydan ortaya alınmasından sonra sekiz adet pimden yalnızca birini takabildikleri, diğer pimler yerine oturmayınca ölen …’in teleskop ile vinci birbirine bağlayan üç adet pimi söktüğü, dördüncü pimi sökmeleri için … ve …’e talimat verdiği, dördüncü pimde sökülünce bomun sallantıya geçtiği, önce teleskopa çarptığı, çarpma sonucu teleskoptaki …’in yaklaşık 38 metreden aşağıya düştüğü, boşta kalan platformun yıkıldığı, …’ın da içinde bulunduğu vinç kabini ile birlikte düştüğü, diğer işçilerin vincin gövdesine tutundukları, …’ın olay yerinde öldüğü, …’ün ise kaldırıldığı hastanede öldüğü, şikayetçi olmayan diğer işçilerin basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandıkları, ölenlerin ailelerinin şikayetçi oldukları,

Soruşturma aşamasında iş güvenliği uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda; firma çalışanlarına iş sağlığı ve güvenliği eğitiminin verildiği, yüksekte çalışan vinç kurulumu işi yapan işçilerin almaları gereken eğitimlerinin Milli Eğitim Bakanlığından yetki almış vinç kurulumu ile ilgili eğitim programı bulunmadığı için vinç firması tarafından verilen eğitimle sağlandığı, ölen …’ün aldığı eğitimi, …’ün 12-04.2012-19.04.2012 tarihleri arasında, … ve …’in ise 06.06.2011-15.06.2011 tarihleri arasında aldıklarına dair belgelerinin bulunduğu, vinç kurulumunu ve diğer işlemleri anlatan dokümanların ingilizce olduğu, eğitimlerde anlatılanlar dışında ölenlerin çalıştığı firmada kurulum sırasında önemli emniyet noktalarının veya yükseltme sırasında teleskopaj işlemlerinde alınacak emniyet tedbirlerinin neler olduğunu tam olarak anlatan dökümanın bulunmadığı, ölen …’e tebliğ edilen kule vinç kullanma talimatında çevre güvenliği ve vincin kurulumu sonrası yeterlilik belgesi alınmasına dair talimat bulunduğu, talimatta vinç kurulumu sırasında dikkat edilecek hususlara yer verilmediği, ölene 2007 yılında verilen eğitimin yenilenmediği, işçilerin sürekli uygulama yapmalarının her defasında aynı hatayı yapmış olmadıklarını göstermeyeceği, eğitimlerin güncellenmesi gerektiği, teleskop kafesi pimlerinin bütün pimler takıldıktan sonra çıkarılması gerektiğini işçilerine hatırlatmaları ve teleskop kafesine talimat asmaları gerektiği, 19.09.2009 tarih ve 27354 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan inşaat alanına ilişkin ulusal meslek standartları ile vinç operatörü için ayrıntılı tanım getirildiğini, ancak vinç kurulumu işi yapanlarla ilgili bir tanımlama yapılmadığı, dolayısıyla vinç operatörünün vincin kurulumu işinde olmayacağı konusunda ayrım yapılmadığı, ölen …’in vincin kurulumu ile görevlendirilmiş olmasının bu konuda aldığı eğitim ve çalışma nedeniyle uygunsuz olmadığı, aynı eğitime sahip olup …’in pimleri çıkarma çalışmasına destek veren Hasan ve Hasan Hüseyin’in itiraz etmemesinin bu eğitimlerin ve talimatların yetersizliğinden kaynaklanabileceği, açıklanan nedenlerden dolayı, kötü tesadüfün olayda az da olsa etkili olduğu, ölen …’ün asli, sanığın tali kusurlu olduğu şeklinde görüş bildirdiği,

Kovuşturma safhasında, aynı zamanda makine mühendisi olan bir iş güvenliği uzmanı, bir iş güvenliği yetkili mühendisi ile bir hukukçudan oluşan üç kişilik bilirkişi heyetince düzenlenen raporda; kule vinç operatörü ölen …’e kule vinç firmasının Türkiye distribütörü tarafından kule vinç eğitimi belgesi verildiği, ancak aynı tarihlerde eğitim aldığına ilişkin belge bulunan …’ün çalıştığı dönem için böyle bir eğitim verilmediğini beyan ettiği, yine eğitim belgesi bulunan …’in olay öncesinde kendilerine ölen … tarafından vincin nasıl kurulup söküleceği konusunda eğitim verildiğini, ölen …’e kule vinci satan şirket tarafından eğitim verilmiş olduğunu ifade ettiği, ölen …’ın eğitim aldığına ilişkin bir belgenin bulunmadığı, kule vinç kurulum kitapçıklarının ingilizce olduğu, ölenin bunları anlama olanağının bulunmadığı, ölene oryantasyon eğitimi verilmediği, iş sağlığı güvenliği eğitimleri sonunda sınav yapılmadığı, kule vinçlerin montaj, demontaj ve kurulumu ile ilgili belgelendirme yapacak kurum bulunmadığından kule vinçlerin montaj, demontaj, alçaltılması, yükseltilmesi ve kurulumu kule vinç yetkili servisleri tarafından yapılması gerektiği, ölen …’ın operatör eğitimi almadan çalıştığı, periyodik olarak tehlike ve riskler konusunda eğitim verilmediği, işverenin denetim ve gözetim yapmadığı, bu tespitlerle proje müdürü olarak görev yapan işveren vekili sanık …’in 1. dereceden asli kusurlu olabileceği, dosyadaki ifadelere göre şirketin kule vinç sorumlusu olduğu kanaatine varılan kule vincin kurulumu ve yükseltilmesi çalışmasında iş başında bulunup iş güvenliği önlemlerini kontrol etmesi gereken Recep Saraç’ın 2. dereceden asli kusurlu olabileceği, ölen …’in iş güvenliği ve ilgili önlemlere aykırı davranması nedeniyle tali kusurlu olabileceği kanaatinin belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun “Bilirkişinin Atanması” başlıklı 63. maddesinde;
“1) Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Ancak hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez.
2) Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.
3) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da bu maddede gösterilen yetkileri kullanabilir”
şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanununa Göre İl Adlî Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmeliğin 3. maddesinde bilirkişi; “Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde oy ve görüşünü sözlü ya da yazılı olarak vermesi için başvurulan gerçek veya tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan da hareketle denilebilir ki, sahip bulunduğu uzmanlık bilgisiyle mahkemeye bir ispat sorununda yardımcı olup, raporu delil değil, delil değerlendirmesi aracı olan bilirkişiye başvurmanın amacı, “çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde görüş alınmasıdır”. Bununla birlikte ceza yargılamasında bilirkişi kendiliğinden bir rol üstlenemeyecektir. Bir sorunun ne zaman uzmanlığı ya da özel veya teknik bir bilgiyi gerektirip gerektirmediğine, bilirkişi görevlendirmekle yetkili olan Cumhuriyet savcısı veya hâkim karar verecektir.

Anılan düzenlemeler uyarınca hâkim, çözümü ancak özel veya teknik bir bilgi gerektiren hallerde bilirkişi dinleyebilecek veya rapor isteyebilecektir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bir bilgi ile çözümü mümkün bulunan konularda ise bilirkişiye başvurmayacaktır. Kanun koyucunun uzmanlığa, özel veya teknik bir bilgiye ihtiyaç bulunduğunu baştan kabul ettiği akıl hastalığı, parada sahtecilik, moleküler genetik inceleme gibi hususlar dışında hâkimin bilirkişi raporu alması zorunluluğu bulunmadığı gibi, bilirkişi raporları da mahkemeleri bağlayıcı nitelikte değildir. İcabında gerekçesi gösterilerek bilirkişi raporunun aksine karar verilmesi de mümkündür.

Dosyada mevcut birden çok rapor arasında bariz çelişki bulunması durumunda bu çelişkinin giderilmesi gerekir. Ancak, her çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu değildir. Buradaki kıstas maddi gerçeğin hiçbir şüpheye yer verilmeyecek biçimde ortaya çıkarılmasıdır. Bilirkişiye başvurulma nedeni olan çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar yeterince açıklığa kavuştuğu ahvalde, artık yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dosyada bulunan bilirkişi raporları arasında olayın gerçekleşme şekli ve tarafların taksirli davranışlarının neler olduğu hususlarında bir çelişki bulunmadığından, takdiri hakime ait olan kusur durumu ile ilgili raporlardaki farklılıklar nedeniyle yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması gerekmemektedir. Bu nedenle mahkemece olayın meydana geliş şekline ve sanığın kusurlu davranışına ilişkin aralarında çelişki bulunmayan raporlardan üç kişilik bilirkişi heyetince hazırlanan rapora itibar edilerek hükme esas alınmasında isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine, dosyanın mahalline gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Genel Kurul Üyesi; “İtirazın kabulüne karar verilmesi” gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.04.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

Bir Cevap Yazın